Espas, Doku Ve Röprödike Kolaycılık

70x100 "Tendeki çığlıklar"
Muhip Süeltürk
Resimde espas bir birikimdir. Sanatçının yola çıktığı bu boşluk boyanın rotası ve öncü kriterleriyle hesaplaşıp kurguyu ve örüntüyü planlar.
Bu arka plandaki sinema perdesi gibi retrospektif bir gözle, sanatçının temel alt mekanını da sağlamlaştırır.
Doku ve ana figürlerin ön planda paslaşmasıyla geçiş sağlanırken; doku, biçim, biçem, tarz hepsinin birlikteliği görsel olanın kanunlarıyla aynı potada erir ve üretim kendi yaratımına kavuşur...
Espastaki bu birikim şeması eserin ritminde katmanlarına kavuşarak, oranlarıyla aynı dokuda tek vücud olur...
Günümüzde espası pas geçip atlayan onca çalışma var ki, bu bir binanın temelsiz yapılması gibidir.
Figürlerin yada lekelerin mekan tutmadığı bu çalışmalar, uzun soluklu kalmadığı gibi, baskı metodlarına da röpredike yatak oluşturmaktadır.
Kolaycılığın tavan yaptığı bu dönemsel çalışmaların verdiği rahatsızlık, yadsınamayacak kadar üzücüdür sanat adına...
Figürün yaslandığı bir duvar olan espas, merkez ağırlığında görsele ayna olduğu mekandır. Boyanın defansa ait görme kanunlarının formları biçim ve biçem ilişkisine de karşılıktır aslında.
Espası atlayan bir çalışma, temel yapı taşlarından ayrılmış demektir ki, bu boyanın dışa vurumdaki alternatif seçenekleri de yok eder. Boş satıha yada tuvale baktığımızda, kurgu ve kompozisyonun merkez ağırlık birimlerinde temel figüre oranıyla da konuşlanması ardıl edilemez.bir gerçektir.
Usa vurum, muhakeme ve dayanışma materyalleri burada toplanıp üslup ve tarza yönelim sahası da ilk atımını, harcını burada konaklayıp ölçekler.
Diyaloglar ve imge düşümü yaratıcı performansın ilk göz ağrısı gibi çalışmamızda boy verir.
Espas dediğimiz bu boşluk aslında, dolup taşan bir fırtınanın desen ve doku öncesi eskiz deki formüle edilmiş, indirgenmiş, en aza ait bir çoklukla; gez, göz, arpacık halinde tetiklenmesidir diyebilirim.
Espas bir heykelin etrafındaki boşluk gibidir de. Hacimsel tavrımızdaki dolaşımı bu sarmalda bizdeki ritim duygusuyla, musıkiyle yapacağımız çalışmaya iletişim yolu olarak da kurguya düşer.
Tümel olan hesapların tikele yani ana figüre bağı yoksa çalışmamızın nefesi yaşantıya ait görselin sıkıntıları olur ve kopmalar başlar. Kavramsallığın içi boşalır ve espas dediğimiz boşluğun gerçekten bir balon vizyonuna dönüştüğünü görürüz.
Doku ve dokunma arasındaki bağı arlamıyor isek çalışmamızın arkasındaki bu dinamik yapının ve dayanağımızın ayaklarından önemli bir bölümünü yitirmiş oluruz.
Oran ve orantının, renk diyaloglarının, öncü kuşanımların boyutsal devinimindeki en önemli kriterlerinden birisi olan merkez ağırlığın çalışmamızdaki ana figüre yada ön plana atımı katmanlar arası geçişlerde organik bir bağla örüldüğünü mutlak görmemiz gereğine de inanmalıyız...